Selimiye Veteriner Lisesi'ndeki Anatomi Hocamız:
Mehmet Sönmez
İstanbul Selimiye Veteriner
Lisesi mezunu birisi olarak, okulumuzun mail grubunda “Değerli öğretmenimiz
Mehmet Sönmez vefat etti.” iletisini okuyunca şaşırdım. İsim pek tanıdık
gelmedi. Herhalde bu hoca, bizim dönemimiz olan 1993 – 1996 arasında okulda
yoktu, diye düşündüm. Fakat sonra, kaybettiğimiz hocamız hakkındaki yorumları
okuyunca “Yahu, bu bizim anatomi öğretmenimiz olan Gestapo!” diye hayıflandım.
Öğretmenimiz sert mizacı nedeniyle bu lakapla özdeşleşmişti ve benim gibi bazı dikkatsiz
öğrencileri onun gerçek adını bile bilmezdi. Son derece karizmatik bir insandı.
Öğrencilerini pek dövmezdi, bir sınıfta senede ancak birkaç kez dayak atardı.
Fakat o dayağı öyle ihtişamlı bir kareografiyle, öyle ciddi ve korkutucu atardı
ki o dayak gösterisinin efsanevi etkisi, biz öğrenciler üzerinde bir yıl etkisini
gösterirdi. Pek gülmezdi ancak gülümsedi mi de insanın etkileyecek kadar
yürekten gülümserdi. Allah mekanını cennet etsin…
Burada, okuldaş arkadaşlarımın
yorumlarını da eklemek istiyorum:
RAHMİ TAŞÇI: Klinikte bir köpeğin kırık ayağının alçıya alırken o
alçıyı, sanki bir heykeltıraşın sanatsal bir eser çalışıyormuşçasına okşayarak,
kendini vererek işlemesini anlayamayan bizim sınıftan bir kaç arkadaş (isimleri
kalsın, bizim devreler biliyor) birden gülüşmeye başlayınca, rahmetli Mehmet Sönmez
Hocam alçılı eliyle arkadaşların suratına temas edip (!) “Bu alçı
yüzünüzde kuruyacak, mesleği böyle anlayacaksınız.” demişti. Efsane bir kişilikti gerçekten. Birinci
sınıfa başladığımızda çok çekiniyorduk kendisinden, çok disiplinli ve sert bir
yapısı vardı. Dersleri çok zordu... Anatomi'yi geçmek okulu bitirmek gibi bir şeydi.
Mehmet Hoca'nın dersleri baraj dersleri gibiydi resmen... Ama yıllar geçince
tüm arkadaşlar gördü ki Mehmet Hoca'nın bizlere anlattığı dersler mesleğin
temel taşlarıymış. Allah rahmet eylesin. Mekânın cennet olsun Mehmet Sönmez
Hocam...
MURAT ÖZEL: Mehmet Hoca’nın “bayıltıp bayıltıp lavaboda tekrar
tekrar ayılttığı kopya çeken öğrenci efsanesi” öyle bir yayılmıştı ki, sınavda
sınıfı bırakır giderdi de kimse başını önünden kaldırmaya cesaret edemezdi. Bir
de somurturdu da güldü mü de kahkahası kliniği yıkardı. Allah rahmet eylesin,
iyi adamdı.
YÜCEL ERDOĞAN: 3. sınıf olmuşuz, mıntıka yapmıyoruz artık, Mehmet Hocam
geldi, arkadaşlarını topla mıntıka yapacaksınız, dedi. Ben de dedim ki, hocam
biz artık mıntıka yapmayız son sınıf olduk. Hoca da dedi ki, siz misiniz
mıntıka yapmayan, topla arkadaşlarını dedi. Çağırdım bizim sınıfı. Laboratuarın
önüne dizdi hepimizi. Hoca da laboratuardan bir kemik aldı geldi. Hepimizin
ellerine vurmaya başladı, tam bana sıra geldiğinde kemik kırıldı. Ben çok
sevinmiştim tabii. Ama hoca bu sefer gitti küreği aldı geldi, küreğin sapıyla
sıra dayağına devam etti…
BARIŞ TOPAL: Nöbetçi olduğu bir yaz gününde, biz ön bahçede sulama
hortumuyla birbirimizi ıslatıyorduk. Karanlığın içinden Mehmet Hoca
çıkageldi."Ne yapıyorsunuz burada?" dedi. "Şey, hocam, kem küm,
ıh mıh…” Sonra hortumu alıp Ahmet Çetin’in sırtına hortumu soktu. "Açın
bakalım çeşmeyi" dedi. "Nasıl böyle güzel mi? Serinledin mi?" Korkudan
gülemiyoruz da… Mehmet Hoca bıyıklarının altından güle güle bayağı eğlenmişti… Bir
gün de aramızda para toplayıp Mega Market’e sigara almaya gidiyorduk. Tam içeri
girecektik ki Mehmet Hoca arka kapıdan çıkageldi. Tabii biraz duraksadık. Mehmet
Hocanın alışverişi yapıp gitmesini bekliyorduk. Birazdan bütün Selimiyelilerin
bildiği üzere Mehmet Hocanın elinde "nar gibi kızarmış bir ekmek ve bir
paket uzun Marlboro" vardı. Neyse bizi görünce "Ne o bir şey mi
alacaksınız?" dedi. Biz de "Evet hocam" dedik. Ne alacağımızı
biliyormuş gibi sormadan içeri girdi. Bir kaç dakika sonra çıktı ve elinde bir
poşet kuruyemiş."Alın bunu yiyin" dedi. Allah rahmet eylesin. Mekânı
cennet olsun.
YUSUF DEMİRTAŞ: Anatomi dersinde Engin Hamarat humerus kemiğine
femur deyince, humerusla Engin'in kafasına belki de 40–50 defa vurmuştu. Bir
yandan vururken bir yandan da "bu humerus bunu kafana sok" diyordu.
İşte böyle kafamıza vura vura öğretti bize birçok şeyi. Hepimizin üzerinde
emeği büyük. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Hepimizin başı sağ
olsun.
ERDİNÇ ÇAVUŞOĞLU: Sert ve otoriter bir hocamızdı. Sıra dayaklarına
ve kantin binası etrafındaki mecburi sabah sporlarına ben de epey iştirak
ettim. Anatomiden ben de bütünlemeye kaldım. Tüm bunlara rağmen sevdiğim bir
hocamızdı yatılı okul şartlarında bizleri adam etmek için üstlenmesi gereken
rolü üstlenmişti sadece. O yıllarda ağır gelse de bazı şeyler... Şu an branş
değiştirmiş olmama rağmen kemiklerin, kasların adını ve iç hastalıkları halen
hatırlıyorum bu da rahmetli Mehmet Hocamızın bence veteriner hekimlik mesleğinde
başarılı aynı zamanda da iyi bir öğretmen olduğunu gösterir. 1993 yılında yazın
okul gezisinde kaş civarındayız sanırım. Hüseyin Gürbüz Hocamla birlikte en
önde sağda oturuyorlar otobüste. Biz de Dinçer ile sol arkada çaprazlarındayız,
onlara kulak kabarttık sohbetlerini dinliyoruz. Önde bir traktör, traktörün
kasasında bir adam piknik tüpünün üstüne oturmuş. Römork sarsıldıkça adam tüpün
üstünde zıplıyor. Hüseyin hocam sordu "Mehmet hocam, ne yapıyor bu
adam?" O da her zamanki otoriter ve sert edası ile "Tüp dolduruyor
hocam!" dedi. Hüseyin hocamla biz aynı anda koptuk tabii, o anda Mehmet
hocamın da güldüğünü gördüm... Ben, varsa hocamıza hakkımı helal ettim
dostlar... Tüm Selimiyelilere ve ailesine başsağlığı diliyorum... Allah rahmet
eylesin...
ŞENER ÖZFİDAN: Rahmetlinin dayakları bile hatıra kaldı bize. Derslerde
de çok prensipli ve ciddi idi. Anatomiden öğrenmeden geçmek neredeyse
imkansızdı. Hiç unutmam arkadaşın birine sözlüde bir çakmıştı, at iskeletinin
üzerine uçurmuştu. Hakkımı helal ettim sayın hocam, Allah rahmet eylesin…
ZEYNUR FETAOĞLU: Hocamın vefatına çok üzüldüm, mekânı cennet olsun.
Ben de bir anımı anlatmak istiyorum. Nöbetçi olduğu bir geçe televizyon
odasında arkadaşla masa tenisi oynuyoruz. Maçın en heyecanlı anlarından
yüksekten gelen bir topa raketi bir salladım raket elimden kaçtı. Gitti direkt
camdan çıktı ama çam parçalanmadı. Raket camda kendi izini bırakarak dışarı
çıktı, camda raketin kadar bir alan kırılmıştı resmen. Tabii hoca karanlık
olduğu için gece görmedi durumu. Sabah kahvaltıdan sonra görmüş, televizyon
odası sorumlusu olduğum için beni çağırdı. Kim yaptı bunu dedi, ben yaptım
hocam raket elimden kaçtı dedim. Ya Zeynur her şeyi anladım da, camı tamamen parçalamadan
raket kadar alanı parçalayarak raketi nasıl dışarı çıkartmayı başardın, dedi. Başladı
gülmeye… Mekânın cennet olsun hocam...
KÜRŞAD SEVİM: 1994 yazıydı sanırım. O zaman Muttalip Pınarbaşı hastanede veteriner olarak çalışıyordu. Şimdi hoca olmuş arkadaşımız, tebrikler. Ameliyathanede bir kedi kastrasyon yapıyoruz, bende nöbetçi öğrenciyim yardım ediyorum. Uğraş uğraş bir aksilik var Muttalip çözemiyor. En sonunda Mehmet hocayı çağırdık. Mehmet hocam dedi Muttalip, bu dişi kediyi kastre ediyorum yumurtalığın birini aldım, diğerini bulamıyorum. Hoca kaldırdı kediyi enseden tutup baktı bacak arasına. Muttalip bu erkek, sen yumurta diye neyi aldın hah hah hah dedi fırlattı kediyi. Muttalip beyin suratı hala aklımda... Hocamı en son 2001 yılında Erzincan’da Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde gördüm. Misafirhanede kalıyorum, lokalde oturuyorum, girdi içeri, bakıştık. Ne o, dedi, tanıyamadın mı hala? Tanıdım hocam, dedim. Oturduk, bir çay söyledi, başladı anlatmaya... Hanımla oğlan Almanya'da, işte son yılımda sürdüler beni buraya, dedi. Gidicem dedi bende Almanya'ya... O sohbetimizde hoca öğrenci değildik bir şeyleri paylaşmış iki arkadaş gibiydik. Hocamı o an daha çok sevdim. Allah gani gani rahmet eylesin....
KÜRŞAD SEVİM: 1994 yazıydı sanırım. O zaman Muttalip Pınarbaşı hastanede veteriner olarak çalışıyordu. Şimdi hoca olmuş arkadaşımız, tebrikler. Ameliyathanede bir kedi kastrasyon yapıyoruz, bende nöbetçi öğrenciyim yardım ediyorum. Uğraş uğraş bir aksilik var Muttalip çözemiyor. En sonunda Mehmet hocayı çağırdık. Mehmet hocam dedi Muttalip, bu dişi kediyi kastre ediyorum yumurtalığın birini aldım, diğerini bulamıyorum. Hoca kaldırdı kediyi enseden tutup baktı bacak arasına. Muttalip bu erkek, sen yumurta diye neyi aldın hah hah hah dedi fırlattı kediyi. Muttalip beyin suratı hala aklımda... Hocamı en son 2001 yılında Erzincan’da Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde gördüm. Misafirhanede kalıyorum, lokalde oturuyorum, girdi içeri, bakıştık. Ne o, dedi, tanıyamadın mı hala? Tanıdım hocam, dedim. Oturduk, bir çay söyledi, başladı anlatmaya... Hanımla oğlan Almanya'da, işte son yılımda sürdüler beni buraya, dedi. Gidicem dedi bende Almanya'ya... O sohbetimizde hoca öğrenci değildik bir şeyleri paylaşmış iki arkadaş gibiydik. Hocamı o an daha çok sevdim. Allah gani gani rahmet eylesin....